20 Ocak 2009

SEMT PAZARLARI

İstanbul artık Büyükşehir kavramını da zorlayan bir şehir durumundadır. Bu şehre birçok görev biçiliyor ama şehir planlaması bilimsel ve uluslararası ölçekte ele alınmıyor. Burası ne finans şehri, ne ticaret şehri; İstanbul bir kültür şehri… Buraya yapılacak her şey de buna göre biçimlenmeli, buna destek olmalı.
21.yy.ın başında bu büyük ve eski şehirde hala şehrin merkezi sayılan mahallelerinde semt pazarları kuruluyor ve gün boyu burada hizmet veriyor.
Bakın bir pazarın ne kadar çok zararı var. Örneğin şu an İstanbul’un en merkezi yerinde ve çok geniş bir alanda kurulan Fındıkzade Pazarı üzerinden vereceğim.

1 – Fındıkzade Pazarı her cuma günü kuruluyor.
2 – Pazarın hazırlığı perşembe öğle saatlerinde bazı tezgâhların çıkarılmasıyla başlıyor.
3 – Çıkartılan tezgâhlarda onarım yapılıyor.
4 – Cuma sabahı kurulan pazar için neredeyse bütün tezgâhlar perşembe akşamı sokaklara çıkartılarak bırakılıyor ve arabaların park etmesi engelleniyor.
5 – Perşembe öğleden sonra ortalığın pazar tezgâhlarıyla dolması nedeniyle çocuklar sokakta oynayamıyor ya da bu pis, uçları sivri, keskin ya da çivili tezgâhları oyun alanı olarak kullanıyor.
6 – Cuma sabahı çok çok erken saatlerden başlayarak son tezgâhlar büyük gürültülerle sokaklara taşınıyor, yerleştiriliyor ve son kontrolleri yapılarak gerekirse yeniden onarılıyor.
7 – Yine çok erken saatlerden başlayarak pazarcılar ve arabaları sokağa girmeye başlıyor ve hem kendi aralarındaki konuşmalardan, hem de araçlardan gürültü oluyor.
8 – Bu arada yaklaşık saat 8’den sonra başlayarak pazar alanı tentelerle kapatılıyor. Sokaktaki evlerin pencere demirleri kullanılarak karşılıklı bağlanıyor.
9 – Pazar normal satış hızına geldiği saatlerde tam bir gürültü kaynağı oluyor. Bütün satıcılar yüksek sesle bağırarak mallarını satmaya çalışıyor.
10 – Birçok pazarcı malını seçtirmiyor.
11 – Birçok pazarcı müşterinin isteklerine, itirazlarına çok kaba biçimde karşılık veriyor.
12 – Pazarcılar, sokağı çok erken işgal ettikleri gibi akşam da çok geç saatte işi bırakıyor.
13 – Satışın durmasıyla birlikte yine büyük bir kargaşa yaşanıyor ve büyük gürültülerle ortalık toplanmaya çalışılıyor. Bu saatlerde evinize gitmek üzere oradan geçiyorsanız büyük tehlikeler içinde bir yolculuk yapmak zorunda kalırsınız.
14 – Satılan malların fiyatı da pazarda satılıyor dedirtecek kadar ucuz ve çekici değil. Çevrede bulunan marketlerdeki fiyatlarla aynı veya çok yakın.
15 – Bu yanlışlar zincirine belediye de bir açıdan destek oluyor. Yerlere daha önceden pazarın kullanımı için çizilen çizgiler pazarın insanlar açısından rahat kullanımı için değil de pazarcıların daha çok tezgâh koyup belediyeye daha çok gelir getirmesi açısından çiziliyor.
Yol ağızlarında tezgâhın geriden bitmesi gerekirken kavşağın içine kadar giriyor ve dört yol ağzını iyice daraltıyor.
16 – Zabıta, satış bitiş saatinden sonra bile birçok kez uyarı yapmak zorunda kalıyor ve toplama saati uzuyor.
17 – Toplama ve pazaryerini boşaltma bittikten sonra belediyenin temizlik ekipleri işe başlayıp pazarcıların bıraktığı çöpleri önce süpürüyor, belli yerlerde topluyor, daha sonra çöp kamyonlarına yüklüyorlar.
18 – Daha temizlik bitmeden, arabası olanlar sokağa girip evinin önüne arabasını park ediyor.
19 – Sokağın suyla yıkanması gecenin yarısında yine büyük gürültülerle yapılıyor ve pazar işi bitiyor.

GERÇEKTEN BİTİYOR MU?
HAYIR, BİTMİYOR…
Cumartesi günü sabah sokağa çıktığınızda şunu görüyorsunuz;

20 - Temizlik bitmeden sokağa girip park eden araçların altı sebze yapraklarıyla dolu kalıyor.
21 – Süpürme işi çok ayrıntılı olarak yapılmadığı için yine kaldırımda ve yolda yeşillik kalıntıları duruyor.
22 – Açıkta balık satıldığı ve temizliği yapıldığı için yola ve kaldırıma yapışmış balık pulları duruyor. Ek olarak da balık kokusu.
23 – Peynir satılan tezgâhın yerinde de peynir suyunun bıraktığı peynir suyu kokusu.
24 – Bu görünürdeki pisliklerin gitmesi 3–5 günü buluyor. Bazen de bir sonraki pazara kadar kalıyor.

SONUÇ
25 – Pazarda yalnızca sebze ve meyve satılmalı.
Açıkta balık ve peynir gibi kokan mallar satılmamalı.
Giyim ürünleri satılmamalı.
Pazar alanı daraltılmalı ve tezgâhlar yalnızca yolun bir yanına kurulmalı.
Her tezgâha torbalı bir çöp kutusu verilmeli ve gün boyunca çıkan çöplerin bunlara atılması sağlanmalı.
Pazar alanı daha sonra iyice daraltılıp kısa bir süre sonra da tamamen kaldırılmalıdır.
Balık, peynir, giyim gibi ürünler şehrin oldukça dışında ve belli alanlarda yapılacak modern pazar alanlarında, özellikle de Cumartesi ve Pazar günleri kurulacak pazarlarda satılmalı.

14 Ocak 2009

DENİZ TAŞIMACILIĞINDA RENKLER

Biliyorsunuz yıllarca İstanbul'da deniz taşımacılığını "Denizcilik İşletmeleri" yaptı. Eski ve yerleşik kurumlarımızdan biri olan bu işletmenin imajının korunması gerekmektedir.
Çünkü artık İstanbul'un tarihinin bir parçası olmuştur.

Ve bu kuruluşun bilinen 2 eski ve köklü simgesi vardır. Bunlardan bir tanesi sarı-beyaz renkleri diğeri de çıpalı amblemidir.

Ne yazık ki bu işletmenin belediyeye devri İDO'nun kuruluşundan sonra olduğu için, İDO geçen sürede hem bu şirkete rakip oldu hem de rengiyle ve amblemiyle bir alternatif oldu. Ne yazık ki bu iki başlılık bir karmaşa da getirdi.

İDO'nun rengi olan lacivert-turuncu, şehir hatlarının rengi olan sarı-beyaz yanında çok kaba duruyor. Hem çok eski ve tarihi olması, hem de estetik ve kibar olması nedeniyle devredilen şehir hatlarının rengi olan sarı-beyazın İDO'nun rengi olarak değiştirilmesi gerekmektedir.

Bundan sonra hem vapurlarda, hem deniz otobüslerinde, hem feribotlarda, hem de bunların iskelelerinde SARI-BEYAZ renk kullanılacaktır.



1 Ocak 2009

İSTANBUL ÜZERİNE KISA SÖZLER

Üniversitedeki bütün zamanını mimarlık 'sanatına' her taşıyla ihanet eden bir yapıda geçirmek zorunda olan bir mimarlık öğrencisinden, ilerde 'ince' bir mimari üslubu yansıtan yapılar ve mekanlar kurması nasıl beklenebilecektir? (...) Unutmayalım: Çevre ne ölçüde 'insanca' kılınabilmişse, ancak o ölçüde 'insan' yetişebilir... (alıntı)


İstanbul'un varoşlarında, yaşadıkları yere entegre olamayan mutsuz ve işsiz insanları gördükçe, köylünün köyünde kalarak daha mutlu olacağına inancım her geçen gün perçinleşiyor. (alıntı)


İstanbul'un en önemli sorunlarının başında trafik, otopark, yeşil alanların korunması, spor alanları, çarpık kentleşme, imar sorunları vardır... (alıntı)